EKODOSD söyleşilerinin bu haftaki konuğu; Aydın Adnan Menderes Üniversitesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Fakültesi, Arkeoloji Bölümü, Öğretim Üyesi Doç. Dr. Aydın Erön oldu.
****
Doç. Dr. Erön “Pygela Antik Kenti’nin Antik Dönem’deki Yeri ve Önemi” konulu bir sunum gerçekleştirdi.
Erön; Pygela antik kentinin tarihteki yeri, günümüzdeki konumu ve yapılan çalışmalarla ilgili bilgi verdi.
ANTİK METİNLERDE BAHSEDİLİYOR
Doç. Dr. Aydın Erön “ Pygela, Kuşadası’nın kuzeyinde Kuştur Mevkii olarak adlandırılan alanda yer almaktadır. Kalıntılarının önemli bir bölümü günümüzde Kuştur Tatil Köyü’nün altında kalmaktadır. Pygela’nın uzunca bir süre Yılancı Burnu Mevkii’nde olduğu sanılmıştır. Fakat 1974-1978 yıllarında H. Gürçay başkanlığındaki bir ekip tarafından Kuştur Mevkii’nde gerçekleştirilen kazı çalışmaları sonucunda ortaya çıkarılan buluntu ve kalıntılar ışığında yerleşimin söz konusu lokalizasyonda olduğu kabul edilmiştir. Alanda gerçekleştirilen ilk kazı çalışmaları sonuçlarına göre yerleşimdeki iskanın Erken Tunç Çağı’na kadar uzandığı anlaşılmaktadır. Pygela’dan antik metinlerde bahsedilmektedir" dedi.
Erön, şu ifadelerle sözlerini sürdürdü:
"Pygela kentinin mevcut kalıntıları incelendiğinde yerleşimin çok büyük bir alanı kaplamadığı anlaşılmaktadır. Yerleşim bir höyük niteliğinde kurulduktan sonra bir liman kenti mantığıyla kuzeye doğru genişletilmiş olmalıdır.
Kentteki erken dönem buluntuları yerleşimin güneyinde yer alan höyük olarak adlandırabileceğimiz alan üzerinde karşımıza çıkar. Roma ve Bizans dönemlerinde kentin limanın doğusunda yer alan alana doğru kaydığı buluntu ve kalıntılardan anlaşılmaktadır."
YAPI KALINTISI İZLERİ MEVCUT
Kuşadası arkeolojik yüzey araştırması çalışmalarında ağırlık noktalarından bir tanesini Pygela kentinin oluşturduğuun kaydeden Erön, "Kuştur Tatil Köyü içerisinde ve çevresinde yapılan incelemeler sırasında çok sayıda mimari kalıntı belgelenmiştir. Kuştur Tatil Köyü’nün günümüzde kullanmadığı arazide yapılan incelemeler sonucunda iskanın bu bölümde yoğunlaştığı anlaşılmıştır.
Kentin erken dönem yerleşim alanı olarak tanımlayabileceğimiz arazi yüzeyinde çok sayıda yapı kalıntısının izleri mevcuttur. H. Gürçay başkanlığında 1974-1978 yılları arasında kazısı yapılmış olan bölümlerin önemli bir kısmının toprak ve bitki örtüsü altında kaldığı tespit edilmiştir" ifadelerini kullandı.
Erön, "Höyük alanının doğu eteğinde Hellenistik Dönem’e tarihlendirilen oldukça iyi durumda korunmuş bir tümülüs kalıntısı bulunmaktadır. 'Kuştur Tümülüsü2 olarak adlandırılan yapının bosajlı çevre duvarları oldukça dikkat çekicidir. Bosajlı çevre duvarı tümülüsün MÖ 350-300 tarihleri arasında yapıldığını düşündürmektedir. Dromos ve mezar odasının duvar işçiliği de oldukça kalitelidir.
Tümülüs ve çevresinin geç dönemlerde iskan için tercih edildiği anlaşılmaktadır. Yapının üzerinde ve çevresinde tespit edilen harçlı duvar kalıntıları bu durumu kanıtlamaktadır. Kuştur Tümülüsü’nde ayrıntılı fotoğraflama ve belgeleme çalışmaları yapılmıştır. Höyüğün Hellenistik ve Roma dönemlerinde bir nekropol alanı olarak kullanıldığı anlaşılmaktadır” sözlerini kaydetti.