x

KALEMDEN DÖKÜLEN…

Kalem; kısaltmak, kesmek, yontmak anlamına gelen ‘kalm’ kökünden türemiş… Kalem, yontularak bir miktar kesilmek suretiyle yazı yazmaya elverişli hâle getirilen araç… “Aletlerin en faydalısı kalemdir. Bir şişe mürekkep bir külçe altından hayırlıdır.” (İbni Sina)… Kalem, kâinatın başlangıcından kıyamete kadar meydana gelecek bütün nesne ve olayları kaydeden… “Yaratan rabbinin adıyla oku! O, insanı alaktan (asılıp tutunan zigottan) yaratmıştır. Oku! Kalemle (yazmayı) öğreten, (böylece) insana bilmediğini bildiren Rabbin sonsuz kerem sahibidir.” (el-Alak 96/1-5)… “Nûn. Andolsun kaleme ve satır satır yazdıklarına ki, sen Rabbinin nimeti sayesinde, bir deli değilsin.” (Nûn 1,2)… Kalemden dökülen, beyin-gönül fırtınasından süzülen…
Kara kalem ile yapılan resim, rengârenk kalemle yapılandan daha asil… Kimin ne renk olduğunun hâlâ çözülemediği bir hengâmede… “Kalp deniz, dil kıyıdır. Denizde ne varsa kıyıya o vurur.” (Hz. Mevlana)… Gönülden süzülen dile, dilden çıkan kaleme muhtaç… Dil ve kalem olmasa; kayıt kaybolur, lakayıt olur… Kalem, son derece mühim… Bir talebe, bir muallim, bir kalem… Değişimin sacayağı, üçayağı… Neticesi bir kitap, bir devrim… Sonuca ulaşmanın tek şartı, ‘kalemini kır ama satma.’… Bu yüzden, söze ve yazıya su katmamak gerek… Söz ki ağırdır, söylenildiği her yeri ya tahrip eder ya ihya eder; kalem ki, keskindir, yazdığı her yeri ya tarihe kazır ya boynu bükülür, kırılır, esamesi kalmaz, taştan bile kazınır… Kaleme düşen, güzel düşünceler aşikâr olsun diye yazmak… Dünya huzur bulsun, sıkıntılar uzak olsun diye yazmak… Kalem elde olduğu sürece, fikir değerli… Fikir olduğu müddetçe, zikir ve şükür olur sürekli… Yeter ki, yanlışlara geçit vermemek için silgimiz kalemimizden önce bitmesin… Ne yapsak yine de boş belki, kalemin görünmeyen yüzüne bakınca… “Kalem eğri dilli, mürekkep siyah yüzlü, kâğıt ikiyüzlü! Şimdi arzuhalimi yazmaya kimi mahrem kılayım? (Yunus Emre)… Aslında her şey yalan dolan ortalık toz duman, tükenen kaleme bile ‘tükenmez’ dedikleri kadar… Her ne kadar, “kalemin güçlü olduğu yerde, dil lal olurmuş, dilin dönmeye, söz söylemeye mecali, takati kalmazmış” deseler de… Mâlum, kâğıda dokunan ya kalemdir, ya kibrittir… Kalem, yangın çıkarırsa, söndürülmesi yine ehli kalem ile olur… Kalemden dökülen, böylesine önemli… Tek kalemde silmek, kalemle tarihi yazmak ve kalemle tarihten silmek; kalemi nasıl oynattığımıza bağlı… Alıp kırsalar da kalemimizi, kanımızla yazmaya devam doğru bildiklerimizi… Kalemi bir silah gibi mi, bir kaşık gibi mi tutalım? Kalemin, birileri tarafından tutulması ise, en kötüsü…
Tarihte kalan söz, bir silgi gibi tükenirken, yanlışları silmeye çalışmak, mürekkeple yazılanları kurşun kalem silgisiyle yok etmeye çabalamak gibidir… Beyaz renkli kalemle beyaz kâğıda yazılanların görünmemesi, kalemin işlevsiz olduğunu göstermez… Teknoloji marifetiyle kalemin bilindik hâlden daha farklı formatlara dönüştüğünü, yazılanların görünmezliğini görebilmek ve sesin yazıya evrildiğini görebilmek önemli… Hangi biçimde olursa olsun kullandığımız kalem dillenip “Bu kadar yazdığın yeter, artık çiz üstünü gitsin.” dese, bize düşen, yazdıklarımızın olmazsa olmazlarının altını çizebilmek olmalı… Bilmemiz gereken ölçüt; neyi nasıl ve ne zaman yazmamız gerektiğidir… Öğrenmemiz gereken ders ise, bazı insanların, kalem gibi olduklarıdır, ne kadar ince, kibar ve renkli görünseler de ham maddelerinin odun olduğudur… Kalemi tutan ele dikkat etmek gerek… Kalem, ehil olmayanın elinde hedefini şaşıran bir ok hâline dönüşür… Kişinin kıymeti dilinin altında ve kullandığı kaleminin ucunda gizlidir; kişinin kim olduğu, sözü ve yazısı ile açığa çıkar… Teknoloji sayesinde, kalem ehli olan, her zaman başarıya ulaşır… Kalemden dökülen, koca koca manşet olur…
Kılıcı da kalem yapmak mümkün… Kılıcı nasıl tuttuğumuza, kılıç ile ne yazdığımıza bağlı… Ok, değnek, sopa ve kılıç, biçim değiştire değiştire dijital kalem hâline dönüşmekte… Bu, geleceğimizi kalemle şekillendirmek demek… Dijital kalemle çizdiğimiz yol, bizim çizdiğimiz kadar uzundur… Yolculuğumuzu değerli veya değersiz kılmak, bizim tercihimiz… Kader kurbanı algısı saçmalığından kurtulup, gaflet platformlarında at koşturmayı bırakalım… Kalemimizi sivriltelim, kalemden dökülenleri değil… Dünyadaki bütün ağaçlar kalem olsa, bütün denizler mürekkep olsa ne yazar; kalemi biz tutamadıkça… Kalem kırılmış olabilir, ancak kalemin beslendiği kaynak kurumadıkça mesele yok! Eli kalem tutan olan, yazan unutur, kalem unutmaz… Kalemin kırıldığı yer, sözün ve yazının bittiği nokta… “Dilini kalem et, gözyaşını mürekkep. Bir duyan ve gören var elbet; yeter ki istemesini bil. Dua et!” (Şems-i Tebrizi)…
İlkokul yıllarında dışı sapasağlam, içi paramparça olan, durmadan yere düşürdüğümüz kurşun kalem gibi olmayalım… Kalemden dökülenleri, doğru kalemle, doğru yazalım… Elimizde olmasa da bir kalem, bahaneler üretmeyelim, ülkemize olan sevdamızı üçüncü gözümüzle gönülden söyleyelim ve yazalım… Selam, sevgi ve saygılarımla.

# YAZARIN DİĞER YAZILARI

Yazar Muzaffer Çeven - Mesaj Gönder


göndermek için kutuyu işaretleyin

Yorum yazarak Manşet Aydın Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Manşet Aydın hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Manşet Aydın editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Manşet Aydın değil haberi geçen ajanstır.



Anket Aydın'da hangi ismi belediye başkan adayı olarak görmek istersiniz?
Tüm anketler