İşte Lozan"ın hezimet olduğu iddiasının evrensel hukuk bağlamında gerekçesi...
Düşman tarafından paramparça edilerek 64 ülkeye ayrılan vatan toprağımızın son halinin sınırları İstanbul hükûmeti (Osmanlı) ve İtilaf devletleri tarafından kabul edilen Ahd-i Millî Beyannamesine göre eksiktir.
Lozandan önce ki Hariciye Nazırı Yusuf Kemâl Tengirşenk, 28 Ocak 1920'de Son Osmanlı Mebusan Meclisi'nin kabul ettiği Ahd-i Millî Beyannamesinin doğrusunu şu sözlerle ifade etmektedir:
"Gençler, Misâk-ı Millî tahakkuk etmemiştir. Bu hudut İskenderun körfezi cenubundan (güneyinden) Antakya'dan Halep ile Katma istasyonu arasında Cerablus köprüsü cenubunda (güneyinde) Fırat nehrine mülahi olur (kavuşup birleşir), oradan Deyrzor'a iner hadehu şarkta temdit ederek (doğudan devam ederek) Musul, Kerkük, Süleymaniye'yi ihtiva eder.
İşte Misak-ı Millî hududumuz (sınırımız) budur!
Mütareke akdolunduğu gün (ateşkes imzalandığı gün) ordularımız fiilen bu hatta hakim bulunuyordu.
Bu sınırların herhangi bir bölümünden feragat etmek, Milli Yemin’e ihanet kapsamında değerlendirilebilir.
Cumhuriyet Halk Partisi, kurucu iradenin devamı niteliğinde olduğunu iddia ettiğine göre,
Bu feragattan kaynaklanan tarihi zayiatın hesabını yüce milletimize vermekle mükelleftir.
Sahi biz Suriye ve Irak”da ne arıyoruz? Yurtta sulh, cihanda sulh, öyle mi?
Bu nasıl iştir, kardeşim?
Memleketi batıran da, sözüm ona kurtaran da aynı örgüt.
Tesadüfe bakın ki tıpkı 15 Temmuz"u andırırcasına ta o günlerde Meşrutiyetin ilanı uğruna üzerilerinde devletin üniforması olduğu halde isyan edip dağa çıkarlar.
Meşrutiyeti ilan ettirirler, ama ne hikmetse seçimlere bile iştirak etmezler.
Bir sene sonra padişahı silah zoruyla tahttan indirirler.
1913 yılında Bab-ı Âli"yi basarak iktidarı ele geçirir, memleketi dünya harbine sürüklerler.
Savaş sürecinde ülkeyi idare eder, neticeleri bugünlere kadar sirayet eden Ermeni tehcirini kotarırlar, savaşı kaybeder ve memleketten tüyerler.
Arkadaşları mütarekeyi imzalar, teslim olurlar. Diğer arkadaşları milli mücadeleyi başlatır, mevcut devleti yıkar ve yenisini kurulmasına cevaz veren Lozan"a imza atarlar.
Battık, öldük, bittik, kurtulduk...
İyi, hoş, güzel de, sahnede ki aktörlerin beslendiği kaynak aynı.
Yok mu bu ahvalde bir garabet?...
Daha da kötüsü, hâlâ torunlarıyla uğraşıyor olmamızdır.
Sık kullanırım, bazı arkadaşlar küfür addediyorlar. Değil efendim, literatüre kayıtlı olmayan hiçbir sıfatı kullanmam.
büzüktaş
bileşik - ad
çıkarları aynı olan kimseler, kafa dengi, yakın arkadaş, kafadar.
Aynı şey "Şapa oturmak" deyimi için de geçerlidir ki, karaya oturmayı betimleyen bir denizci tabiridir.
Ön yargıları bir kenara bırakıp, sözlük kullanmayı alışkanlık haline getirmek lazım.
Mehmet ÇETİN
Yorum yazarak Manşet Aydın Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Manşet Aydın hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Manşet Aydın editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Manşet Aydın değil haberi geçen ajanstır.
Şimdi oturum açın, her yorumda isim ve e.posta yazma zahmetinden kurtulun. Oturum açmak için bir hesabınız yoksa, oluşturmak için buraya tıklayın.
Yorum yazarak Manşet Aydın Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Manşet Aydın hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Haber ajansları tarafından servis edilen tüm haberler Manşet Aydın editörlerinin hiçbir editöryel müdahalesi olmadan, ajans kanallarından geldiği şekliyle yayınlanmaktadır. Sitemize ajanslar üzerinden aktarılan haberlerin hukuki muhatabı Manşet Aydın değil haberi geçen ajanstır.